
Megalit anıtın, hangi tarihe ait olduğu kesin olarak belirlenememektedir. Çünkü, kazılarda bulunanan inşaat malzemeleri farklı dönemlere aittir. Bir varsayıma göre; inşaat malzemelerin 6000 yıl öncesine - Son Tunç Devrine - ait olduğu öne sürülerek yapının, piramitlerden daha eski olduğu iddia edilmiştir. Sit, bir antik pagan tapınağı ve bir ortaçağ kalesinden oluşmaktadır. Tepenin ve kayanın en merkezi ve en yüksek konumunda, doğu- batı ya yönlendirilmiş bir mezar bulunmaktadır. Bu mezar, kesik piramid şeklindeki masif kaya parçasına oyulmuştur. Güney cephesinde bulunan oyulmuş kayada da, benzer bir mezar bulunmaktadır. Yarım daire şeklinde olan, konumda bulunmaktadır. Konumun tavanı, kaya oyularak yapılmış, kemerli kubbedir. İşlenmiş kaya ile inşaa edilmiş sekiz basamaklı merdiven, bu iki mezara çıkarmaktadır. Komşu kayada, merdivenli tapınak platformları, nişler, kaydırak sistemleri ve sıvı biriktirmek için havuzlar bulunmaktadır. Trakya tanrılarına kurbanlar verilen tapınak olması yanı sıra Tatul, yılın belirli dönemlerinde - kış gündönümü - doğu ve batıyı gözlemleme merkezi olma ihtimali oldukça yüksektür. Örneğin; kayada bulunan özel bir delikten izlenebilmektedir. Bu megalit kayanın içerisinde bulunan çizimlerde - kazınarak apılmış- yükselen güneş şeklinde hilal resimleri, bu teoriyi desteklemektedir. İlginç olan, bu tür mezarların, gündüz ve gecenin eşit olduğu dönemlerde, tam olarak güneşe doğru yönlenmiş olasıdır. Yarım piramid şekilnde ve kutsak bölümünde sığınak bulunan, kayaların benzerleri, ülkemizde bulunmamaktadır. Kayanın zirvesine çıkan ve işlenmiş taştan inşaa edilen merdivenler bulunmakta ve bu merdivenlerle, zirvedeki 170 cm uzunluğunda ve çevresinde avlusu bulanan ilginç mezar bulunmaktadır. uzmanlar, bu avlunun, mezara yerleştirilen kurbanın kanının dışa doğru akması için bulunması gerektiğine inanmaktadırlar. Trakyalıların Güneş tanrısına taptıkları ve dini ritüellerin bu inanç ile bağlantılı olduğu bilinmektedir. Muhtemelen kurbanlar, güneşin doğuşu veya batışı sırasında verilmekteydi. Bilimsel bir varsayıma göre, burası Orpheus"un tapınağı veya Efsanevi Aidos"un (antik yunancada, şiir ve şarkı yazan ve okuyan) mezarıydı. Bu varsayımın hiç bir tarihi temeli bulunmadığından, araştırmanın bu safhasında, ispatlanamamaktadır. Burda anlatılan konumun, araştırılması gereken, çok büyük bir dini sitin küçük bir parçası olduğunun altı çizilmelidir. Bu küçük bölümün kuzeyinde, işlenmiş taştan yapılmış trapezoğdal nişler ve taş mezarlar bulunmkatadır. Çevre tarlalarda farklı dönemlere ait birçok oyulmuş taş ve mezar ve antik ve ortaçağa ait yazıtlar bulunmuştur. Bir elinde lir diğer eilinde ise, plektron - müzik çalmaya yarayan, tüye benzeyen alet- tutan, küçük erkek heykeli bulunmuştur. Bu küçük heykelin ikinci ve üçüncü yüzyıllarına - Roma Dönemi- ait olduğu ve Orpheus"u temsil ettiğine inanılmaktadır. 20 den fazla, ritüel kap bulunmaktadır. Buluntulardan bazıları; bir seramik koltuk değneği, toprak yapımı ve güzel süslenmiş kandil, bir bobin, piramit, dokumamakinesinde kullanılan ağırlıklar, Thasos ve Maronia bölgesine ve 4. ve 3. M.Ö. yüzyıllarına ait paralar. Seramikler; Dionisos"un maskeleri, plaketler, bir kuş kafası vb gibi. Tatul"un Perperikon"da da olduğu gibi, pagan inançları ve hristiyanlık arasında devamlılığı tam olarka koruduğu, kesin olarak bilinmektedir. Tunç Devrinin başlarına kadar (4. -7. yüzyılları), tepenin zirvesine, güçlü bir kale inşaa edilmiştir. Bu dönemden sonra, biröok kez büyütülmüş ve restore edilmiştir. Bodrum katının su deposu olarak kullanıldığı, dikdörtgen kulesi bulunmaktadır. Ana kuleden 5 m uzaklıkta, kayaya tamamen oyulmuş olan bir kulesi daha bulunmaktadır. Bu kule armut şeklindedir ve içerisi kalın bir sıva tabakası ile kaplanmıştır. Muhtemele, Ortaçağ döneminde, bu konumda kilise bulunmuitur ama sonraları tamamen yıkılmıştır. Taş yapımı iki sütun ve sütun başlıkları bulunmaktadır. Bu başlıklarda haç işareti bulunmaktadır. Ortaçağ yerleşim alanı, şatonun ve bugünkü köyün bulunduğu konumun, nehirin yakınlarında bulunmaktaydı. o döneme ait birçok ölü kentler bulunmakta ve bu kentlerin mezarları yaş plaketler ile desteklenmektedir. Mitolojiye göre Orfheus, nehir tanrısı Eagar"ın ve şiir musesi Calliope"nin oğludur. Büyük şair ve şarkıcı olan Orpheus, müziğin ve şarkıların da tanrısı olan Apollon"la bile yarışmıştır. İnanılmaz sesi ile yeryüzündeki tüm canlıları büyülediği ve Argonotlar"ın sirenlerin tehlikeli şarkıları ile yolunu kaybedecekleri zaman, Altın Flüt"ü ile sirenleri susturmuş ve kahramanların hayatını kurtarmıştır. Orpheus, resim ve heykellerde, elinde gitar veya lir tutan erken olarka temsil edilmektedir. Mitolojiye göre Orpheus bu müzik enstürmanları ile büyüleyici notalar çıkarmakta ve bu notalar sayesinde ormanın tüm hayvanları peşinden koşmakta, kayalar ve dağlar hareket etmekte, vahşi hayvanlar ayaklarına kapanmaktaydı. Şairin Eurydice"e olan aşkı yunan mitolojisinden bilinmektedir. Eurydice, yılan soktuğundan, düğün gününde ölmüştür. Orpheus, sevdiğini kurtarmak için yeraltı tanrısı Hades"e iner ve üzgün şarkıları ile tüm ölüleri etkiler ve ruhların sahibi olan rahibi sevgilisini geri vermesi için ikna eder ama bunun gerçekleşmesi için sevdiğine gün ışığı olduğu sürce bakmaması gerekmektedir. Bu kurala uyamayan Orpheus sevdiği kadını sonsuza kadar kaybetmiştir. Bu episod Orpheus"un ölümü ile yakından bağlantılıdır. Sevdiğinin ölümünden sonra, kadın güzelliği ihmal edildiğinden, Dionisos orjilerinin yapıldığı, Bacchanal festivalinde, Dionisos"un şerefine yapılan mistik ritüel esnasında ritüele katılan kadınlar tarafından öldürülmüştür. Orpheus"un Trakyalı olduğu ve Trakya inançlarında önemli rolü olduğu biliğindinden, mitolojik episod ikinci plana alınmaktadır. Antik sanatlarda, Orpheus"un her zaman Trakya topraklarında ve Trakya yöresel kıyafetleri ile resm edilmesi, şans eseri değildir. Mitolojide, rahip ve büyücüden daha fazlası olarak görülmekte ve doğaüstü güçleri olduğuna inanılmaktaydı. Modern bilim kahramanın, tüm felsefi ve dinin sistemi etkilemiştir ve bu akıma Orfizim adı verilmiştir. Bu durum Trakya bölgesinde, ikinci binyılın sonlarında M.Ö. ve 9. - 8. M.Ö. yüzyılları arasında gerçekleştiği tahmin edilmektedir. Sonraları bu dogma, tüm Yunanistan"a ve Akdenize yayılmıştır. Birçok Roma İmparatoru da Orfizim destekçisiydi. Tam anlamıyla aristokrat inancı olup, Dionisos"un mistik ainlerine dayanmaktadır. Antik çağdaki her şey, epikere geçmiştir. Bu durum, Aile-Kral kavramın ortaya çıkması için gereken zemini hazırlamıştır. Döllendiren kral, kral-rahip ve insan- iblis, mükemmel ve ölümsüz, kendisinin tanrısı ve halkının ilk rahibi olarak görülmeye başlanmıştır.Orfik mistik ainleri sadece bekar ve kabullenilmiş erkekler tarafından yapılmaktaydı. Normal ve sıradan bir hayatları olmadığından, α-bii (dışı-hayat) olarak adlandırılmışlardır. mistik ainler, kapalı toluluklar arasında gözlerden uzak, gizli yerlerde yapılmaktaydı. (Doğu Rodop bölgesindeki birçok mağra ve kayalarda, Istranca Dağı"nda ve Sakar Dağı). Ainler şarkılar eşliğinde ve roller oynanarak yapılmaktadır. Bu rollerin en önemliler, kral- rahibin ölümünü simgeleyen, Dionisos"un Titanlar tarafından parçalanması, hayat kaynağı olan Anne Tanrıça"nın sembolik doğumu. Kralın ölümünü simgeleyen bölüm kurbanlardan akıtılan kanla gerçekleşmektedir. Genelde kurbanlar at, boğa, keçi olmakla birlikte bazen insanda olabilmektedir. Döllenme kadın ve erkekler arasında olan, toplu cinsel ilişkilerle gerçekleşmekteydi. Bu nedenle Heredot, Trakyalıları cinsel sorumsuzlukla suçlamıştır. Daha sonraki yıllarda, Orfik mistik ainleri, dizginsiz ve ölçüsüzce yapılan Bacchanalia festivalinin (Bacchus Bayramı) sembolü olmuştur. Bu bayram, neşenin ve şarabın tanrısı olan Dionisos"un şerefine kutlanılmkatadır. Eğer Dionisos mistik ainleri, ilkel, yüzeysel, spontan ve duygusal ise, Orfizim ainleri, özenli, kontrollü, sofistike ve ruhaniydi. İki akımında hdeflerinin aynı olmasına rağmen - tanrısallık ile ölümsüzlüğü yakalamak-, Orfizim Dionizimin akımı ile çakışan, sosyal hayat kuralları yetiştirmiştir. Orfizim akımı, Dionisim akımını farklı formda sunmuştur. Bu form itinalı ve skeptik karaktere sahip teolojidir. İlginç bir efsaneye göre, Orpheus"un mezarının üzerinde, efsanevi Trakya türünden olan, Selagia bağı bitmiş ve bu bağın üzümlerine Orpheus"un güzyaşları ismi verilmiştir. Ama bu bilginin gerçek olma ihitmali çok düşüktür, çünkü, değil tepenin üzerinde, 10 km uzaklığına bile bağ bulunmamaktadır.